Sayfalar

12 Eylül 2017 Salı

Uzakdoğu ve Tanizaki


Yeni bir yazar tanımak hiç tadılmamış bir meyveden aldığınız ilk ısırığa benzer. Damakta bırakacağı lezzet heyecan ve merakla beklenir. Uzakdoğulu yazarlar beni hiç bir zaman yanıltmamıştır bu "lezzet" konusunda.

Yüksek lisans yıllarımda İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın karşısındaki kitapçılar ders aralarında en çok vakit geçirdiğim yerlerdi. YKY'nin raflarında daha önce tanımadığım Kazuo Ishiguro'nun "Beni Asla Bırakma" kitabını alıp nasıl büyülendiğimi, sonra ardı ardına okuduğum kitapları "Uzak Tepeler" ve "Günden Kalanlar" ile bu büyünün bir tesadüf olmadığını anlamıştım.

Uzakdoğunun kendine has konservatif bir yapısı vardır. Tarihsel süreçte bakıldığında uzaktan sanki kapalı kutu gibi görülen  bu ülkelerin içine dönük yapısı aslında diğer taraftan kültürel yapılarını koruyarak güçlendirir, benzersiz kılar. Bu durum uzakdoğulu insanların karakteristik yapılarının daha özgün olmasını güçlendirmekle birlikte sanatın tüm dallarına da yansır. Örneğin Hong Kong'lu yönetmen Wong Kar-Wai'nin filmlerini izlediğinizde sizi başka bir evrene taşımakta güçlük çekmediği gibi, karakterlerinin herbirinin en ücra derinliklerini bile şeffaf bir şekilde göstermekten çekinmediğini farkedersiniz. "In the Mood for Love" filminde de, "Lust,Caution"da da olaylar değil kişiler benzersiz şekilde dürüstçe önplandadır. Bir yerden sonra bu gerçekçi tavır karşısında savunmasız kalır, en inanılması güç durumlarda bile empati kurabilirsiniz.

Batıdan farklıdır uzakdoğu insanı. Çoktan unutulan zerafet, onların sonradan tanıştıkları bir kavram değil, varoluşlarının bir parçasıdır. Onların gurur ve onuru herşeyden önplandadır. Örneğin Japonlar için selamlaşmak içinde saygı barındıran bir ritüeldir. Hafif öne eğilerek gerçekleştirilen "ojigi" aynı zamanda özür dilemek için de yapılır. Onlara göre dolu başağın başı eğilir, saygı boşyere gösterilen değil hakedilen birşeydir, eğilmek ise erdemli bir harekettir. Uzakdoğu kültüründe yanlış yapan insan bunu önce kendisi kabul edecek kadar dürüst olmalıdır. Dolayısıyla yaşayışlarını yansıttıkları için sanatsal olarak da şeffaf bir doku oluşur eserlerde.

Yine bir yazar keşfetme isteğiyle elim rafa gittiğinde karşılaştım geçenlerde Tanizaki'nin "Bir Kedi, Bir Adam, Bir Kadın" kitabıyla. Yayınevleri konusunda artık tutucu hale gelmeye başlamış olsak da ben cesaretli davranmaya çalışanlardanım diyebilirim. Öncelikle simgesel kapak çalışması harika. Jaguar yayınlarının baskı kalitesi oldukça özenli ve kaliteli. Kitabın iç sayfasındaki biyografiye şöyle bir göz atınca da yazarı merak edip aldım.

1886 Tokyo doğumlu Tanizaki kariyeri boyunca birçok prestijli ödül almış, Poe, Sade ve Oscar Wilde'dan etkilenmiş. Tabi bu isimleri birarada görünce insanın kitaptan beklentisi daha sert ve cinsellikle harmanlanmış bir metin oluyor. Oysa kitap çok naif, incelikli, hassas insan ilişkilerini anlatıyor.

Fukuko ve Şazo yeni evlenmiş bir çifttir. Şazo'nun eski eşi Şinako ise evlilikleri sırasında pek de itibar etmediği kedileri Lili'yi almak istiyordur. Lili'yle oldukça kuvvetli bağları olan Şazo için bu başta kabul edilmez bir istektir. Zamanla karakterlerin istedikleriyle elde ettikleri hiç de tahmin etmedikleri sonuçların ortaya çıkmasına neden olacaktır.

İnsanların arasındaki fikir ayrılıkları ve cümlelerine koydukları virgüller, o hiç de önemli olmadığını düşündükleri bir kaç dercelik açılar gibidir. Başlangıçta hala tutabildikleri eller, birkaç adım sonra uzanılamaz ayrılıklara sebep olabilir. Ufak bir nefes tıpkı kelebek etkisi gibi tahmin edilemeyen depremlerin habercisidir aslında.

Tanizaki temelde bu 4 karakteri (kedinin başrolde olduğunu düşünerek söylüyorum) ele alarak sıradan gibi görünen bir hikayeye teleskobunu çevirmiş. Hoş, kedi besleyenler bilirler ki onların içerisinde olduğu hayatlar artık sıradan değildir. İnsanlar bazen istediklerini saplantı haline getirdiklerinde isteklerinden uzaklaşabilirler. İşte tam da bu yüzden soğukkanlılıkla bazen birkaç adım geride durup resme uzaktan bakmakta fayda vardır.

Başta da belirttiğim gibi uzakdoğulu yazarlar imkansızı olağanlaştırmada usta oldukları gibi olağan görünenin derinliğini hiç ummadığınız kadar görünür de kılabilirler. Tam da bunu yapmış Tanizaki. Gayet güzel olan bu baskı hem yazarla hem de Lili 'yle tanışmak için harika bir fırsat.

Barış Kerem BAHAR
Eylül 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder